12 Mayıs 2015 Salı

Gönen’de Arkeoloji, Tarih ve Müzecilik (Mustafa Özcan, 13 Mayıs 2015)


Gönen’de Arkeoloji, Tarih ve Müzecilik


Yerleşim tarihi Milattan Önce VI. Yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe gidiyor olmasına karşın Gönen’in sadece açık hava tarzı “Mozaik Müzesi” adıyla sahipsiz “müzemsi” bir yeri olmasının oldukça garipsenecek bir durum sunduğunu söylemek herhalde yanlış bir değerlendirme olmasa gerekir.

Bu duruma kaynaklık eden nedenler araştırıldığında, herkesin kolayca anlayacağı gibi, hemen ilk neden olarak kent ve yöre halkında bu konulara yönelik olarak bir merak eksikliğinin var olması, bunun da ilgisizliğe ve umursamazlığa yol açarak belirtilen duruma gelinmiş olması olduğu anlaşılır.

Ancak, merak eksikliğinin kökeninde neler yattığı konusunda bir arayış içinde olup kendimize bu durumda nasıl bir sonuç ile karşılaşırız diye sorarsak, işte o zaman köken nedene gelmiş oluruz diye düşünüyorum. Unutmamak gerekir ki, bir bölgenin, yörenin, yerleşimin ve kentin arkeolojisi oraya yönelik doğa ve kültürel (sosyal, etnik, ekonomik ve politik) tarih bilgisi ile koşut olarak oluşur ve gelişir. 

Bu bakımdan şimdilik, yazı öncesi doğa tarihini konu dışı tutup yazılı kültür tarihi bağlamındaki gelişmeler yönü ile Gönen’e bakalım. Yörenin, Gönen’e ilk yerleşimin başladığı 2300 yılın öncesinden itibaren bu yana bölgede egemenlik kurmuş belli başlı 10 kültür döneminden geçtiği bilinmektedir: Bunlar sırasıyla Misya, Lidya, Pers, Makedon, Roma, Bizans, Selçuklu, Karesi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleridir.

Bu kapsamda yöre insanının ilgisinin hangi dönemlere yönelik olduğu arandığında Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet olduğu hemen anlaşılır. Bunun nedeni ise açıktır. Bilindiği gibi nüfusun büyük çoğunluğu 19. Yüzyıl ikinci yarısı ile 20. Yüzyılın birinci yarısında Balkanlar, Kırım ve Kafkaslardan göç ederek gelmişlerin ortaya koyduğu bir etnik bileşimden oluştuğundan tarih konusundaki ilgi de sadece bu son yüzelli yıllık dönemi kapsamaktadır.

Ancak bu durumu bir mazeret olarak görmenin ne denli olumsuzluklar yaratacağını bilmek gerekir. İlkin unutmamak gerekir ki, bir bölgenin bir dönemdeki sahibi olmak bu durum oranın tarihsel sahipliliğini sağlamaz. Gerçek sahiplilik tarihsel ve dönemsel sahipliliğin birlikteliği ile oluşacağından böyle bir durum nedeni ile ortaya çıkmış olan sorun sadece bölgenin en eskisinden başlayarak tüm tarihine sahip çıkılarak giderilebilir.

Yani Gönenlilik konusundaki kollektif belleğimizin tarihe olan ilgisini son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet’ten de öte Misyalılara dek sahip çıkacak kadar genişletmeliyiz. Ancak görüldüğü gibi, göçmen oluşumuzdan kaynak alarak ortaya çıkmış olan tarihe yönelik kolektif bellek ve buna bağlı olarak oluşan Gönen’in kültürel tarihine olan ilgimiz sadece son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet ile kısıtlı kalmaktadır. Yani sözün kısası bizim için Gönen tarihi buraya yerleşikleştiğimizden itibaren başlamaktadır.


Böylece diyebiliriz ki, biz aşkın değil içkin bir tarih anlayışını temsilcileriyiz.


Mustafa Özcan (13 Mayıs 2015)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder