24 Ekim 2018 Çarşamba

BANDIRMA ON YEDİ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ ULUSLAR ARASI BANDIRMA VE ÇEVRESİ SEMPOZYUMU SEMPOZYUM PROGRAMI VE BİLDİRİ ÖZETLERİ


 17-18-19 Eylül 2018 tarihli yayınlanmış sempozyum özetlerinden

BANDIRMALI SANAYİCİLERİN BAKIŞ AÇISIYLA KUŞ CENNETİ MİLLİ PARKI
                                                                                                                     Ferhat ARSLAN*

ÖZET;

Kuş Cenneti Milli Parkı (KCMP) barındırdığı kuş türleri ve ekosistem işlevleri nedeniyle korunan alanlar kapsamında farklı bir öneme sahiptir. Milli parkta kirliliğin artması ve buna bağlı olarak da çeşitli sorunların yaşanması çeşitli çevrelerce sorumlu kişi/grup arayışını da beraberinde getirmiştir. Birçok kişi ise kirliliğin önemli oranda sahadaki sanayi tesislerinden kaynaklandığını savunmuş ve çevreye gereken önemi vermedikleri gerekçesiyle bölgedeki sanayicileri sürekli olarak suçlamıştır. Bu çalışma sanayicilerin kendilerine yöneltilen suçlamalar ve KCMP ile ilgili görüşlerini ortaya koymayı amaçlamıştır. Çalışma kapsamında; bölgedeki sanayicilerin doğa koruma programlarını nasıl algıladıkları, kendilerine yöneltilen suçlamalara hangi cevapları verdikleri, mili parkı korumak için uygulanan programları sanayicilere ne gibi etkilerinin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Araştırmada saha çalışması temel metodoloji olarak kullanılmış ve alanda bir yılı aşkın süre ile değişik zamanlarda incelemelerde bulunulmuştur. Bu kapsamda sanayicilerle ve sanayileri temsil eden sivil toplum kuruluşlarıyla açık uçlu sorular kullanılarak görüşmeler yapılmış ve elde edilen bulgular mevcut literatür ışığında değerlendirilmiştir. Çalışma neticesinde sanayicilerin çevre duyarlılıkları olmasına rağmen bir dizi etken dolayısıyla çevresel yatırımlarda isteksiz davrandıkları tespit edilmiştir. KCMP’nin kirlenmesine neden olan diğer faktörleri bir kenara bırakarak sanayicileri suçlu ilan etmek doğru bir yaklaşım değildir. Ancak sanayicilerin de bu bakış açısından hareketle kirletici unsur olarak kendi dışındaki sektörleri, kurumları, idari ve sosyal süreçleri sorumlu tutmaları ve dikkatleri onların üzerine çekmelerinin haklılık payı yoktur. Sanayicilerin kendilerini de sorunun bir parçası olarak görmesi daha sürdürülebilir bir gelişme için anahtar olabilir.


Anahtar Kelimeler; Bandırma, Kuş Cenneti, Milli Park, doğa koruma, sanayileşme.
*Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü

17 Ekim 2018 Çarşamba

17-18-19 Eylül 2018 tarihli yayınlanmış sempozyum özetlerinden


BANDIRMA ON YEDİ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
ULUSLAR ARASI BANDIRMA VE ÇEVRESİ SEMPOZYUMU
SEMPOZYUM PROGRAMI VE BİLDİRİ ÖZETLERİ

17-18-19 Eylül 2018 tarihli yayınlanmış sempozyum özetlerinden

GÖNEN DELTASI SULAK ALANINDA (BALIKESİR) DOĞA KORUMA: KÜLTÜREL VE POLİTİK EKOLOJİK PERSPEKTİF

Yılmaz ARI*

ÖZET

            Sulak alanlar yeryüzündeki en önemli ekosistemlerinden birisidir. Bu önem, bu alanların hem doğa için fonksiyonlarından hem de insanlar için faydalarından kaynaklanır. Sulak alanlar doğa için olduğu gibi, günlük hayatında bu alanları kullanan insan grupları için de korunmalıdır. Özellikle 1950’lerden sonra bu yönde başlayan uluslar arası çabalar bu alanların korunması ve akıllı kullanımı için bir dizi önemli uluslar arası anlaşmaların imzalanması ile sonuçlanmıştır. Bu anlaşmalara bağlı olarak her ülke kendi sınırları içerisindeki sulak alanları uluslar arası, ulusal ya da bölgesel önemi haiz sulak alanlar olarak sınıflandırmakta ve korunması için gerekli tedbirleri almaktadır. Balıkesir ili sınırları içerisinde ulusal öneme sahip sulak alanlardan birisi de Gönen Deltası Sulak Alanıdır. Gönen Deltası Sulak Alanı gibi alanlar genellikle uzun yıllardır yerel halk tarafından kullanılıyor olmasına rağmen neoliberal ekonomi politikaları ve Batı merkezli doğa koruma pratiğinin yaygınlaşması nedeniyle daha farklı ilgi gruplarının dikkatini çekmekte ve bu ilgi grupları alanın yönetiminde söz sahibi olmak istemektedir. Politik ekoloji farklı ilgi grupları ve aktörler arasında bu küçük alanlar üzerinde ortaya çıkan güç çatışmalarının doğasını anlamamıza yardım eder. Bu kapsamda çalışmsa şu soruları cevaplamaktadır; doğa koruma faaliyetleri yerel yaşam biçimlerini ve geleneklerini nasıl değiştirmektedir? Yerel halk alanın korunması faaliyetlerini nasıl algılamaktadır? Alandaki yerel kaynak kullanma stratejileri modern doğa koruma yaklaşımlarına alternatif oluşturabilir mi? Doğa koruma ile ilgili paydaşlar arasındaki güç çatışmaları nelerdir ve konudaki çıkar çatışmaları nasıl giderilmekte/giderilememektedir? Bu kapsamda sulak alan sınırları içerisindeki yerleşmelerden Misakça, Ulukır ve Çifteçeşmeler yerleşmelerinde yerel halk ile etnografik metot kullanılarak yüz yüze ve odak grup görüşmeleri yapılmıştır. Çalışmada kullanılan birincil veriler bu görevlerden elde edilmiştir. Çalışma sonuçları, doğa korumacıların yerel halkın ilgi ve ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde tespit etmediğini göstermektedir. Bu durum alanla ilgili problematik bir yönetim planı yapılmasının temel nedenidir. Alanın akıllı kullanımı ve sürdürülebilir yönetimi için planlamada yerel aktörlerin rolü güçlendirilmeli ve kalıcı hale getirilmelidir.
Anahtar Kelimeler; Gönen Deltası Sulak Alanı, sulak alanlar, kültürel ve politik ekoloji, doğa koruma.
*Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Coğrafya bölümü

6 Ekim 2018 Cumartesi

İslam Sanatında Antik Figürler (Ulaş Töre Sivrioğlu - Arkeoloji Ve Sanat Yayınları)


İslam Sanatında Antik Figürler




Gönen Kültür Platformu üyesi Sn. Ulaş Töre Sivrioğlu'nun İslam Sanatında Figürler adlı kitabının tanıtımını aşağıda bulabilirsiniz.

"İslâm sanatı denilince akla ebru, tezhip, minyatür, hat gibi gelenekselleşmiş dallar gelmektedir. Oysaki erken asırlar boyunca İslâm sanatında, genellikle Çin ve Orta Asya ülkelerinden ithal edilmiş yukarıda anılan sanat dallarının değil; mozaik, fresk, kitap resmi, alçak-yüksek kabartma, heykel gibi Yunan-Roma ve Eski Önasya kültürlerine özgü sanat dalları baskındır. İslâm sanatının bu erken dönemi, sonraki yüzyıllarda tam bir unutulmuşluk içinde yitip gitmiştir. Öyle ki arkeolojinin doğduğu dönemlerde Akdeniz dünyasının en geniş tabanlı mozaikleriyle, erotik temalı duvar resimleriyle ya da Hellenistik üslupta heykellerle süslenen Emevi sarayları keşfedildiğinde hiç kimse bu yapıların Müslümanlarca inşa edildiğine inanmamıştır. Elinizdeki çalışma Erken İslâm sanatında yaygın olmakla birlikte günümüzde unutulmuş olan bu sanat tavrını ve estetik anlayışına dayalı sanat ürünlerini inceleme altına almaktadır. Ayrıca bu çalışmada bir yandan Erken İslâm sanatındaki Antik etkiler incelenirken, öte yandan bu etkilere yol açan siyasal ve sosyal nedenler de açıklanılmaya çalışılmaktadır. Bilindiği üzere Hellenistik kültür, felsefe ve edebiyatının Erken İslâm dünyasına etkisi üzerine çok sayıda çalışma yapılmış ancak Hellenistik ve antik kültürün İslâm kültür ve medeniyetine olan maddi etkisi bu ölçüde ilgi görmemiştir. Elinizdeki çalışmanın bu eksikliğin kapatılması adına da bir nebze olsun yarar sağlayacağı düşüncesindeyiz".

(Kitap tanıtımından)