26 Mart 2020 Perşembe

ANCİENT CITY OF DASKYLEION ANTİK KENTİ



ANCİENT CITY OF DASKYLEION ANTİK KENTİ

BİRİNCİ BÖLÜM

Daskyleion Antik kenti bugünkü Manyas Kuş Gölü’nün güney doğusunda konumlanmış Hisartepe üzerinde yer almaktadır. Trakya, Boğazlar, Marmara Denizi, Karadeniz ve Küçük Phrygia Bölgelerinin kesiştiği coğrafyaya hâkim olan ve onun kontrolünü sağlayan jeopolitik konuma sahip bir yerleşmedir.

The ancient city of Daskyleion is located on Hisartepe , southeast of the present day Manyas Bird Lake. A settlement with a geopolitical location that dominates and provides the control of tie geography of the intersection of Thrace, Straits, Marmara Sea, Black Sea and Small Phrigia regions.

Orta Çağ yazarı Stephanos Byzantios Anadolu’da Daskyleion adı verilen beş yerleşmeden söz etmektedir; ancak tarihçiler ve arkeologlar Kuzey batı Anadolu’da, Bandırma’ya 40 km. mesafedeki Ergili Köyü’ne çok yakın olan, Manyas Gölü kıyısındaki Hisartepe üzerinde yer alan kalıntıların satraplık merkezi Daskyleion’a ait olduğu konusunda hemfikirdir. Söylenceye göre kent, ismini Lydialı bir soylu olan Daskylos’tan almıştır.
Daskyleion’da ele geçen erken buluntular 8 biçimli idoller, taş baltalar ve mühürler Tunç Çağı’na aittir.

Daskyleion’un bir Akhaemenid Dönem satraplık merkezi olduğuna dair en önemli buluntular “bulla”lardır. Bullalar, antik dönemde güvenli iletişimi sağlamak için kullanılan kil mühür baskılardır. Devletlerarasındaki yazışmalarda kullanılan papirüsler, bu bullalar ile mühürlenmekte ve bu sayede başka bir kişinin yazıyı açıp okumasını engellemektedir. Daskyleion bullalarında Aramca, Eski Persçe ve Yunanca yazıtlar, bunun yanı sıra kuş tasvirleri ve av sahneleri yer almaktadır. Tüm bu veriler, Daskyleion halkının, florası ve faunası son derece zengin bir bölgede yaşayan çok kültürlü bir toplum olduğunu kanıtlamaktadır.

Medieval writer Stephanos Byzantios mentions five settlements in Anatolia called Daskyleion, bu historians and archaelogists all agree that ruins located in Hisartepe on the shore of Lake Manyas in the village of Ergili, situated 40 km away from Bandırma in Northwestern Anatolia, belong to the satrapy of Daskyleion. According to legend, the city was named after Daskylos, a noble Lydian nobleman.

The earliest finds recovered in Daskyleion 8 shaped idols, Stone axes and seals belong to the Bronze Age.

The most important findings that indicate that Daskyleion is an Achameneid period satrap center are the bullas. Bullas are clay seal prints used to ensure secure communication in ancient times. Papyruses used in correspendence between states are sealed with these bulls, thus preventing another person from opening and reading the article. Aramaic, Ancient Persian and Greek inscriptions, as well as bird depictions and hunting scenes are found in the Daskyleion bullas. All these dAAata prove that the people of Daskyleion are multicultural society who live in a region with a very rich flora and fauna.

Bandırma Belediyesinin hazırladığı broşürden alınmıştır.



11 Mart 2020 Çarşamba

CELAL YILMAZ'IN KALEMİNDEN ÖMER SEYFETTİN



İkinci bölüm

Necati Mert “Cumhuriyeti kuracak bir kuşağın siyasetten ve ekonomiden ne anladığını, din, millet, çağdaşlık, eğitim, kadın konularında neler düşündüğünü öğreniyoruz ondan. Şehir olsun, kırsal olsun, sade insanlarıyla nasıldır bu koşullarda? Hikâyeleri de, bu tanıklığı anlatıyor bize.”

Hülya Argunşah "Ömer Seyfettin'e göre insan olmanın ve hayatın anlamı, mefkûre (ideal, gaye, ülkü) sahibi olmaktadır. Onun hikâyelerinde bilgi, dostluk, dürüstlük, güven, hak, adalet de birer yüksek değer olarak yer alırlar" diyerek onun evrensel değerlerine değinmektedir.

Adnan Özyalçıner “Ömer Seyfettin, yalın bir dil, süssüz, açık bir anlatımla yazdığı öykülerinde halka, onun duygusal, toplumsal sorunlarına eğilmiştir... İlk gençliğimde okuduğum hikâyeleri, kariyerimi tetikleyen unsur olmuştur”

Recep Duymaz “Ömer Seyfettin, hem düşünceleri, hem dilinin düzgünlüğü sebebiyle her Türk gencinin okuması ve yakından tanıması gereken bir hemşerimizdir”

Rasim Özdenören “…Ömer Seyfettin, kanımca bütün hikâyeleriyle dünya edebiyatında müstesna bir yere sahiptir. Onun bütün hikâyeleri dünyanın hangi dilinde okunursa okunsun zevkle, keyifle okunabilecek ürünlerdir. (...) Çehov ve Maupassant dâhil, dünyanın bütün öykücüleriyle boy ölçüşebilecek bir yazarımızdır o...”

‘Dünya Yazarı Ömer Seyfettin’ ifadesi, doğduğu ve Cennet diye nitelediği Gönen’de Mart 2011’de düzenlenen "Ömer Seyfettin'i dünyaya tanıtmak" başlıklı panelde, "Neden dünya Ömer Seyfettin'i anlamalı" sorusuna cevap aranırken dile getirilmiş. Aynı yıl, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği sempozyumun ve Mustafa Miyasoğlu’nun altı sayfalık bildirisinin adı “Bir Dünya Yazarı - Ömer Seyfettin” idi.

2018’de Sarıyer ve Gönen’de düzenlenen Ömer Seyfettin etkinliklerinde Nazım H. Polat “O bir dünya yazarıdır” sözleriyle konuya dikkat çekti. “Ömer Seyfettin, kendisinden önceki hikâyecileri gölgede bırakacak derecede güzel ve sağlam yapılı hikâyeler kaleme almış bir yazarımızdır. Dünya edebiyatı içinde Türk hikâyeciliğini temsil edebilecek isimler arasında onu en başa yazabiliriz…”

Sanatçı ve eserinin layıkıyla tanınmasında, yarattıklarının yanı sıra, hakkında yazılanlar ve adına düzenlenen etkinlikler önemli rol oynar. Son tespit edilenlerle, öykü, roman, şiir, makale, fıkra, mektup, anı, çeviri vd. kalem tecrübelerinin sayısı 532’ye ulaşan Ömer Seyfettin hakkında yazılan kitaplar ve yapılan akademik çalışmalar onun yazdıklarının üç katını aşmıştır.

Yaşadığı yıllardan itibaren yabancı dillere çevrilmeye başlayan eserleri Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Rusça, Yunanca, Boşnakça, Bulgarca, Ukraynaca, Korece, Japonca, Arapça, Gürcüce, Letonca, Urduca, Özbekçe vd. onlarca dilde okunuyor, dünya üniversitelerinde Türk dili eğitiminde yararlanılıyor.

Bu çalışmalar elbette olumlansa da, gerek yazdıkları gerekse de hakkında yazılanlar acaba topluma yeterince ulaşabilmiş midir?

25 yıllık çalışmayla, “eserlerine her şeyden önce hayatını ve çatışmalarını koyan bir yazarın hikayesi” diyerek, Ömer Seyfettin'in yaşamını mükemmelen romanlaştıran Tahir Alangu "yazarlar ve sanatçıların hiçbir yerde yalnız eserleri ile değerlendirilip uzun süre ayakta kalamadıkları, hele çağımızda yeni değerlendirmeler ve yan türlerle desteklenmedikleri taktirde unutulma ve yıpranmanın sürüp gideceği"nden bahseder... Sarıyer etkinliği hazırlığı esnasında, Zülfü Livaneli "Ömer Seyfettin'in çok ihmal edildiğini" dile getirmişti.

Külliyatı şimdilik tamamlanmış göründüğüne göre; Ömer Seyfettin ve sanatı hakkında bütünsel çalışmaların artarak süreceği, ‘Dünya Yazarı’ kavramının değerli üstatlarca her yönüyle değerlendirileceği, çağdaş mesajlarının topluma daha çok erişeceği inancıyla. Hele ki, sanatındaki zirvesi ve ebediyete göçünün 100. Anma Yılında!

Celal Yılmaz
(Ömer Seyfettin okuru)


4 Mart 2020 Çarşamba

Celal YILMAZ'ın kaleminden Ömer Seyfettin



Bir Dünya Yazarı Ömer Seyfettin
(deneme yazısı)
birinci bölüm

Yazar, edebiyatı şekillendiren sanatçıdır. Yol gösterici olmasının ötesinde, insanı yeniden tanımlamak, insandan yola çıkarak toplumu tanımlamak gibi son derece önemli görevleri vardır. Türk yazınında Ömer Seyfettin, zamanının çok ağır koşullarına karşın, evrensel değerler ile ulusalı, yerli ve milliyi buluşturan, idealist “Bir Dünya Yazarı” olarak bu görevi fazlasıyla yerine getirmiştir.

Yazar olmak önce iyi bir okur olmaktan geçer. Ömer Seyfettin, Türk klasikleri yanı sıra, dünya klasiklerini (Fransızca’dan) okuyarak, Türkçe’ye çevirerek kendisini yetiştirmiş, kısa hikâyeleri ile Türk hikâyeciliğine ve toplum yaşamına öncülük yapmıştır. Kadın ve çocuklar ile ilgili yazdıkları Türk toplumunda devrimsel ilkler olma özellikleri taşımaktadır. Hemşerisi Prof.Dr. Recep Duymaz’ın “Ömer Seyfettin - Çocukluk Cenneti Gönen Hikâyeleri” kitabında dile getirdiği üzere, çocuklar ve gençlerde birer eğitim değeri olan arkadaşlık, fedakârlık, çalışkanlık, milli ve manevi değerlere, verilen söze bağlılık, güçlü bir hayvan sevgisi onun hikâyelerinde sık sık karşımıza çıkan, insanlığın ortak değerleridir.

“Geliniz Canip Bey, edebiyatta, lisanda bir ihtilal vücuda getirelim... Ah büyük fikir! Say, sebat ister!” satırlarıyla sonlanan mektubuyla (1911) Ömer Seyfettin, yazında yalın Türkçe’nin başlangıç ateşini yakar ve yazılarında ısrarla Türkçe konuşma dilini uygulayarak Yeni Lisan hareketinin başarıya ulaşmasında en önemli etken olur.

Ömer Seyfettin’in tüm yazdıklarını (külliyatını), son yıllarda üç kitapta toplayarak yayımlayan Prof. Dr. Nazım H. Polat “Ömer Seyfettin’in diğer önemli bir cephesi de dilciliğidir. Denilebilir ki Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kalan en büyük miras Arapça-Farsça karşısında istiklâl mücadelesini kazanmış Türkçedir ve bu mücadeleyi kazanmada en büyük pay sahibi ise Ömer Seyfettin’dir”


Ömer Seyfettin İçin Ne Dediler?
(bütünsel değerlendirmelerden alıntılar)

Ziya Gökalp “Ömer Seyfettin bugünkü Türkçemizin Christophe Colomb’udur... Kumanda ettiği hudut bölüğünün Mehmetçik’leri gibi gurur, övünme, menfaat hislerinden uzaktı (…) Puşkin gibi, Dante gibi dünya çapındaki sanatkârlar halka doğru gittikleri için, öncelikle milli olmayı becerdikleri için büyük sanatçı olmuşlardır”

Ali Canip Yöntem “Ömer Seyfeddin’in ehemmiyeti, yalnız kudretli bir hikâyeci oluşunda değildir. O, bütün edebî kıymet hükümlerini değiştiren bir merhalenin ta başındadır. Yani o bir inkılâpçıdır: Ömer Seyfeddin’e kadar devam eden bir edebî lisan, Ömer Seyfeddin ile başlayan diğer bir edebî lisan vardır.”

Yakup Kadri Karaosmanoğlu “...Ömer Seyfettin meğer istikbale hitap ediyormuş. Bir çoklarımız bunu vaktinde anlayamadık. (...) Öleli bunca yıl olduğu halde en hakiki ölüm olan unutulmaktan uzak duran Ömer Seyfettin işte bu kavgası ve zaferi ile ebedilik sırrına ermiştir…“

Reşat Nuri Güntekin “Ömer Seyfettin, benim çok sevdiğim ve beğendiğim bir insandı. Onun hala etrafımdaki canlı insanların birçoğundan daha fazla bir kuvvetle yaşadığını duyarım. (…) Ömer’in eseri ne kadar canlıdır, ne kadar hakiki sanat güzelliğiyle güzeldir.”

Hasan Ali Yücel “Ömer Seyfettin’in milliyetçiliği, tam bir kültür milliyetçiliği fikrine dayanır (…) Unutanlar, unutulmağa -daha yaşarken- mahkûmdurlar. Ömer Seyfettin gibi kendini unutturmamak için, eserleriyle mücadeleye devam edebilenlere ne mutlu!.”

Şükran Kurdakul “Ömer Seyfettin hikâyelerini, imparatorluğu yıkan savaşlar ortasında, memleket severlikle yazmıştır”.

Doğan Hızlan “…Onu bugünün şartları içinde değerlendirmekle kalmayıp edebiyat tarihi ve Türk dilinin anlaşılması alanındaki önemini de hatırlamalı. Her çığır açıcının her yenilikçinin görevi bir yere kadardır. Ömer Seyfettin hikâyesi olmasaydı bugünün okuyucuları bir Salt Faik’e geçemezlerdi.”

Selim İleri “…Ömer Seyfettin, öyküye gerekli ağırlığı tanıyan ilk yazarımızdır. Katılalım ya da katılmayalım tüm düşüncelerini öykü dünyası kurabilmek için geliştirmiştir…”

Mustafa Miyasoğlu “Ömer Seyfettin’in hikâyelerini okumayanımız yok gibidir, adını duyduğumuz veya yazılarına rastladığımızda, yıllardır göremediğimiz bir yakınımıza rastlamış gibi mutlu da oluruz. Bu bizimle onun arasında bir ruh akrabalığının göstergesidir ve Mevlana böylesi ruh akrabalıklarının kan akrabalıklarından önemli olduğunu söyler... Böyle yazarlar yalnız bizde değil, bütün dünya edebiyatında sayıca çok fazla değildir... Çok yönlü eserleriyle çağdaş bir klasik haline gelen ve bağımsız aydınların yetişmesine yol açan eser ve görüşleriyle tanınan bir şahsiyeti okuyup tartışmak...”