21 Mayıs 2021 Cuma

Osmanlı Tarihi Ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -VI- (*)

 

Bir irdeleme yöntemi olması mahiyeti ile tarihe felsefi görüngenin düşünsel eksenin iki zıt kutbundan, yani konuya kurgusal (spekülatif) ve eleştirel (kritik) yönlerden yaklaşarak bakıldığında son derece öğretici sonuçlarla karşılaşılmaktadır.

Bu durum ayni zamanda, sosyal ve beşeri bilimlerin bütününde soyut lama için geçerli olan bir akıl yürütme stratejisinin varlığı konusundaki önemli ipuçlarını da ortaya koyar. Böylece elde edilen spekülatif tarih felsefesi ile özellikle insanoğlunun ereğinin ne olduğunun araştırılması konusundaki sorulara yoğunlaşma olur iken diğer kategori olan kritik tarih felsefesinde ise tarih akademik bir disiplinmahiyeti ile görülerek olgunun ne kadar nesnelleştirilebileceği yönündeki sorular cevaplanmak istenir.

Öte yandan, tarihsel paradigmik ilkeler ile ilgili olabilecek teorik tarih konularının bütünün eksiksiz olarak ele alınması irdelemenin tamlığı açısından gereken bir husustur. Bu nedenle 19. Yy ilk yarısındahistorizm (tarihçilik) ve sonra da 20. Yy başlarında bunun diyametrik karşıtı olarak historisizm(tarihsicilik) diye anılarak ortaya çıkan felsefi görüşlere ve bunların kavramlarına değinmeden geçmek olmaz.

19. Yy başlarında Alman idealist felsefesinin doruğu yaşanırken akımın en önemli temsilcisi G. F. Hegeldüşünme süreci ile ilgili olabilecek konuların küllisi hakkında fikir üretmekten imtina etmemiştir. Bu kapsamda da Kant’ın uzay-zaman kategorisi (algısı) zemininden hareketle tarih olgusunu historizm olarak adlandırılan şekliyle yorumlamaya yönelmiştir. Hegel’in bu görüşüne göre tarih eşsiz görüngülerden ibaret olan zamansal akış olarak anlaşılır. Böylece akışın her aşamasındaki tarihsel dönemler kendi düşünceve ilkeleri ile ele alınırken bu durum kendini pratik olarak zamanın ruhu şeklinde belli eder.

Bu tarih anlayışını diyametrik karşıt kutuptan bakarak 20. Yy başlarında historisizm kavramı altında eleştirense K. Popper olmuştur. Popper’e göre bu tür tarih anlayışı tümüyle gerçek dışıdır ve doğrudantotalitaryan ideolojilerin oluşmasına yol açar. Popper’in gene bu anlayış doğrultusundaki geliştirdiği epistemiğine göre bilginin gelecekte nasıl bir şekil alacağını şimdiden anlamak da olanaklı değildir.

Tarihi teorik olarak ele aldığımız önceki denemelerden sonra şimdi de konuya pratikten bakan görüngeden yaklaşarak yazı dizisinin teorik ve pratik olarak bütünleşmesini sağlamaya yönelmek istiyorum.

İşlenilen konuların çerçevesi bakımından pratik tarihin en fazla ilgili olduğu Orta ve Yeniçağ tarihiniholistik (bütünsel) olarak anlamak için dünyanın coğrafi açıdan uygarlık kategorileri temelinde bir değerlendirmeye tabi tutulması gereklidir. Böylece yapılan değerlendirmenin ilk adımda o dönemde etkin olan Eski Dünya’nın (o çağlarda Avrasya’dır) tarihsel olarak aşağıda verili olan dört ana ve bir düzine tali tarihten oluştuğu görülür.

– Batılı olan Fransızİngiliz ve Alman tarihleri

– Orta Doğulu olan İslam Tarihi olarak Arapİran ve Türk tarihleri

– Doğulu olan Hint, Sih ve Moğol tarihleri

– Uzak Doğulu olan ÇinJapon ve Kore tarihleri

Gene konuya pratik tarih açısından bakarak disipliner alanlar temelinde bir ayrım yaparsak genel anlamdadikotomik çift kutuplu üçlü bir bölümlemeye ulaşırız:

1. Sosyal hareketler tarihi-Dinler tarihi

2. Siyasi tarih-Ekonomi tarihi

3. Askeri tarih-Diplomasi tarihi

Tarihi pratik yaklaşımla coğrafya ve disipliner alanlar olarak iki ana kategori üzerinden entegre edersek kapsamı çok yönden bütünleşmiş olan küresel bir tarihe ulaşmak olanaklı olur. Ancak bu gene de bu yaklaşım paradigmik ilkeler açısından aranılan tarihsel özü ele vermez. Tarihsel öz ancak insan toplumlarının yaşantısının ortak paydası olarak zamana yayılmış sosyal hareketleri yapan tarihsel olguların içindeki çekirdeklerin bulunup zamana göre tümleşikleştirilmesi ile ortaya çıkarılabilir.

Buradan hareket ile Osmanlı Tarihideki sosyal hareketlerin Orta Doğu’nun Ortaçağ ve Yeniçağ tarihi ilebir bütünlük içinde değerlendirilmesinden paradigmik ilkelere yönelik olan tarihsel bir öz için sonuçlar çıkarılabilir.

______________

(*) Gelecek yazıda konuya devam edilecektir.

Mustafa Özcan