18 Mart 2019 Pazartesi

Ömer Seyfettin’i tahlil etmek (Doğan Hızlan, Hürriyet Gazetesi, 16 Mart 2019)


Ömer Seyfettin’i tahlil etmek

Dünden bugüne edebiyat eserlerini tahlil ederseniz siyasete, topluma dair birçok gerçeği saptayabilirsiniz. Bu adların başında kuşkusuz Ömer Seyfettin gelir. İşte onu anlamak için okuyabileceğiniz iki kitap...
Bir yazarın kalıcılığının birkaç ölçüsü vardır. Bu ölçülerden önde geleni, yarattığı tiplerin, kahramanların bugün de aramızda dolaşmasıdır. Bu tipler, Doğu ile Batı arasındaki gelgitlerin yarattığı kültürel DNA’larımızın grafiğidir.
Esra Derya Dilek, hazırladığı ‘Gizli Mâbet’in ‘Önsöz’ünde bu ortada kalmışlık durumuna dikkat çekiyor: “‘Gizli Mâbet’ kitabının aynı adlı ilk öyküsünde; Batılı oryantalist Frenk’in Doğu kültürüne olan mistik, aşağılayıcı, irrasyonel bakış açısını ustalıkla eleştiren Ömer Seyfettin, ‘Tam Bir Görüş Adlı’ öyküde Batı kültürüyle benliğini kaybetmek suretiyle yozlaşmış sahte aydının temsilcisi Efruz Bey’i hicveder.”
Tanzimat’la başlayan Batılılaşma hareketinin sahte, taklitçi kişiler ortaya çıkarmasını eleştirir. Siyasal çatışmalar arasında sıkılıp kalmış tipleri de böyledir. Onu sadece milliyetçi bir yaftayla değerlendirmek yanlıştır, dilin sadeleşmesinden yaşamın sadeleşmesine kadar birçok değerlerin konumunu ortaya koyar.
Kültürel gülünçlük
Birçok öykünün mekânı Tokatlıyan’dır. Tokatlıyan, İstiklal Caddesi’nde idi. Her kuşağın onunla ilgili anısı vardır; Ercüment Ekrem Talu’dan Nâzım Hikmet’e, Çetin Altan’a kadar...
Özümsenmemiş, taklitçi Batı’nın eleştirisidir bu. Beyoğlu için söylediği “Ne iğrenç Garp karikatürü yarabbi!”, gerçek Batı’yla taklidin mukayesesidir. Türkiye’nin sınırından çıkar çıkmaz ‘Muhteri-Fantezi’ bugün de tüketici çılgınlığının ta kendisidir:
“Bir Muhteri -Fantezi-
Kuruş kuruş kazandığım liraları avuç avuç harç etmek benim elimden gelmez. Masrafı iradıma uydurmayı hayatımın en büyük vazifesi sayarım. Fakat ahlak gibi vazife de muhite göre değişiyor. Memleketimizin hududunu aşınca her türlü fikirlerimiz, umdelerimiz altüst oluyor. Başka hava, başka muhit, başka ufuk bizde başka temayüller uyandırıyor. Biz bunun farkında olmuyoruz.”
Hepimizden bir parça...
Farkında olmamak, bilinçli bir değerlendirmeden uzak oluşumuzdan kaynaklanıyor.
Kültürel gülünçlük benim onda bulduğum en düşünsel tat. Reşat Nuri’ye adadığı ‘Kurbağa Duası’nı okurken Anadolu’nun etkileyici insan haritasını hayal ettim. Bu öyküyü okuduktan sonra haritayı genişletmek için başka kitapları da okumak gereğini duydum, böyle bir Anadolu insanları tahlili ne kadar değişti, ne kadar kaldı, belki de okuduktan sonra karar verebiliriz. İşte okuma listesi: Reşat Nuri Güntekin, Köy Enstitülü yazarlar, Refik Halit Karay.
Melisa Aksu’nun hazırladığı ‘Asilzadeler’ ise dört parçadan oluşuyor: Efruz Bey, Ashabı Kehfimiz, Asilzadeler, Türk Bayrakları.

“Efruz Bey/Fantezi roman: Bu küçük romanı Efruz Beyefendi’nin kendisine hediye ediyorum.
Sevgili Efruz!
Hayatından şu birkaç levhayı yazarken ihtimal biraz mübalağacı göründüm. Ne yapayım? Bu benim mizacım... Bunun için kızma. Beni affet! Hem emin ol ki maksadım ne seni tahkir ne de maskara etmek... Hakikati görüldüğü gibi, edebiyat yapmadan yazmak istedim. Muvaffak oldum mu? Bilmiyorum. Fakat okuyunca samimiyetimin derecesini herkesle beraber sen de anlayacaksın. Herkes seni -bizzat kendi kadar- tanır Efruzcuğum, bugün hiç kimse sana yabancı değildir çünkü sen ‘hepimiz’ değilsen bile ‘hepimizden bir parça’sın...”
İroninin ustası
Son cümle benim hafızamda her zaman çınlamıştır. İroninin, ince alayın ustasıdır, insan sahtekârlığını bu kadar gerçekçi kaç kişi yazmıştır: “O ana kadar tamamen mabeyne mensup geçinen Ahmet Bey, velinimetinin konağından çıkarken o kadar ‘Hürriyetperver’di ki yanında Namık Kemal’le Mithat Paşa halis istibdat taraftarı kalırlardı.”
Ömer Seyfettin’i okurken geçen yılların değiştiremediği, silemediği izleri fark ettiğinizde boy aynasını kırmak isteyebilirsiniz. Çünkü birçok siyasetçi bunu kırmıştır. Bir yazarın hâlâ okunur olmasının sırlarını keşfedeceksiniz. Her yazımızda nitelediğim gibi, çok şey öğrenmek istiyorsanız, Tahir Alangu’nun ‘Ülkücü Bir Yazarın Romanı’nı mutlaka okuyun.


Gizli Mâbet, Hazırlayan: Esra Derya Dilek, 
160 sayfa, 14 TLAsilzadeler, Hazırlayan: Melisa Aksu, 160 sayfa, 14 TL

Turkuvaz Yayınları


12 Mart 2019 Salı

İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın Karesi Vilayeti Tarihçesi adlı eserinin Abdullah Yılmazca sadeleştirilmiş bölümünü yayınlıyoruz



MİZYA KITASI


1


Bu günkü Karesi vilayeti tamamen Küçük Asya’(Asya Minor)nın Mizi ismi verilen kısmında idi. Zaman zaman büyüyüp küçülen ve esaslı bir çerçevesi olmayan Mizya’nın hududunu şöyle kaydedebiliriz.
Mizya kıtası, Küçük Asya’nın kuzey batısında bulunup, kuzeyden (Propontid=Marmara Denizi) batıdan(Hellespon=Çanakkale Boğazı) ve (Ege=Adalar Denizi)güneyden (Lidya, Lydia=Saruhan Sancağı)doğuda (Rindaküs, Ryndakus=Adernaz) Çayı ile sınırlandırılmıştır. Bu sınır yukarıda arz ettiğimiz gibi kesin değildir. Mizya bölgesi bazen Lidya, Biga ve kısmen(Bitinya,Bithynia=Hüdavendigar Vilayeti)ni işgal etmiş ve bazen  Bitinyalılar ile Frijyalıların (Phrigya) sayısız akınları ile daha dar bir sınır içine girerek doğuda Rindaküs ve batıdan (Ezopos,Aesepus =Gönen Çayı) çayları arasında kalmıştır. Eskiden beri Mizya kıtası iki kısma ayrılmıştır.
(Olimp, Olympene=Keşiş Dağı)dan itibaren ve Marmara Denizi sahilini takiben Çanakkale Boğazına kadar olan kısmına (Küçük Mysia) veya (Mizya Hellespontik, Mysia Hellespontus) ve kalan kısmına da Büyük Mysia denilirdi. Küçük Mizya bir zamanlar Frijya kısmına dâhil olmuş ve (Küçük Friji, Phrygia Minor) kısmını teşkil etmişti ki bu tabir sonraları umumi bir şekil almıştır.
Küçük Mizya’nın tanınan bilinen beldeleri şunlardır.
(Sizik, Cyzicus= Balkız)1(Lampisak, Lampsacus=Lâpseki)(Perkot, Percode=Burgaz)2(Abidus, Abydus=Nara Biruni civarında)(Milotopolis, Miletopolis=Mihaliç)(Apoloni, Apollonia)3(Priyapos, Priapus=Kara Biga kuzeyi)(Pemaninos, Poemanenum=Eski Manyas)(Artemea, Artemis=Gönen)(Zeleya, Zeleia=Sarıköy)(Artas, Artace =Artak=Erdek)(Panurmus, Panormus=Bandırma)
Büyük Mizya’da sayılan başlıca şehirler de bunlardır;
(Pergam=Bergama, Pergamum)(Adramityum=Edremit, Adramityum)(Arjiza=Balya Pazarköy)(Asos=Behramkale, Assus)(Truvad=Troas)Eski İstanbul civarında(Antandros)4(Gargar, Gorgara)5 Bayramiç civarında(Eskamender,Scamender=Menderes) nehri kenarında (Sepsis, Scepsis) (Blodos=Balat=Dursunbey) (Adriyanutere =Balıkesri)dir.6Mysia sınırı bu günkü Karesi vilayeti dışında bir takım araziyi yani Çanakkale, Bergama ve Hüdavendigar’ın bir kısmını içine alıyordu. Tarihçemi yalnız vilayet dâhiline sınırladığımdan dışarıda kalan kısımlar hakkında açıklama yapmayarak sırası gelince anıp geçeceğim.
Mizya kıtası eskiden beri beş kısmı içine alıyordu;
1-    Yunanistan’dan gelen Eoli (Aiolis)muhacir ahalilerine ait kıyılar bölgesi
2-    Truvad yani Çanakkale ve çevresi bölgesi.
3-    Antik Yunan göçmenleriyle içinde oturan Mizi Hellespontik veya Küçük Mysia bölgesi.
4-    (Abreten ) yani içeride Kirmasti ve çevresi. Bir aralık Balıkesir bu bölgeye dâhildi.
5-    Dolyon(Dolones) ve Sizik bölgeleri.9
NOTLAR
1-Kapıdağ yarım adası içeriğinde bilinen şehir, Belkıs Harabesi.
2-Perkot, Lâpseki ile Naraburnu arasında şu an Burgaz denilen yerde idi.
3-Abolyont (Artynia) gölündeki ada üzerinde olup (Diyana) ve (Apollon) tapınaklarına ait bazı eserler görülür. Antik Eski zamanların en bilinen şehirlerindendi.
4-Edremit Körfezinin kuzey kıyısında Yukarı Avcılar köyü civarında
5-Edremit Körfezinin kuzey kıyısında Nusretli Burnu civarında
6-Balıkesir’in eski ismi (Akirus) veya (Akiraos)dur.Mesalik el Ebsar) bundan hata olarak burayı (Memleket-i Akira) diye anıyor.
7-Hicretten (1700) sene önce Mora yarım adasında (Dori)lerin yenilmiş olan (Peloponos) kıtasında halkın çoğunun bir tarafa dağıldığından bunlardan bir kısmı (Agamemnon) sülalesinden (Klavun) ve (Malavas)in yoldaşlığıyla Truva ve Hellespont kıyılarına gelerek Gedüs çayına ilgili olan kıyıya yayılmışlardır. Ki (Ahai) takımından olan bu göçmenlere (Eolya, Aiolya) kıtasından geldikleri için (Eolid, Aiolis) denirdi. (Lespos=Midilli) ve Edremit kıyısı güneye doğru bunlarla yerleşmiştir.
8-Bunlar (İyonyan) denilen Antik Yunan kavimlerindendiler. Marmara kıyısında sömürgeleri vardı.
9-Dolyon; (Ezepos=Gönen çayı) ve (Masistos=Simav Çayı) nehirleri arasındaki Marmara kıyısından içeri doğru Manyas gölünün güneyine kadar devam eden araziye eskiden (Dolyon) ismini vermişlerdir ki Küçük Mizya ve yahut Küçük Frijya kısmına dâhildi. Dolyon kısmına dahil olan (Sizik) yerleşmesi hakkında yerine ait detaylar vardır.