Gönen’de
Arkeoloji, Tarih ve Müzecilik
Yerleşim tarihi
Milattan Önce VI. Yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe gidiyor olmasına karşın
Gönen’in sadece açık hava tarzı “Mozaik Müzesi” adıyla sahipsiz “müzemsi” bir yeri
olmasının oldukça garipsenecek bir durum sunduğunu söylemek herhalde yanlış bir
değerlendirme olmasa gerekir.
Bu duruma
kaynaklık eden nedenler araştırıldığında, herkesin kolayca anlayacağı gibi,
hemen ilk neden olarak kent ve yöre halkında bu konulara yönelik olarak bir
merak eksikliğinin var olması, bunun da ilgisizliğe ve umursamazlığa yol açarak
belirtilen duruma gelinmiş olması olduğu anlaşılır.
Ancak, merak
eksikliğinin kökeninde neler yattığı konusunda bir arayış içinde olup kendimize
bu durumda nasıl bir sonuç ile karşılaşırız diye sorarsak, işte o zaman köken
nedene gelmiş oluruz diye düşünüyorum. Unutmamak gerekir ki, bir bölgenin,
yörenin, yerleşimin ve kentin arkeolojisi oraya yönelik doğa ve kültürel
(sosyal, etnik, ekonomik ve politik) tarih bilgisi ile koşut olarak oluşur ve
gelişir.
Bu bakımdan şimdilik,
yazı öncesi doğa tarihini konu dışı tutup yazılı kültür tarihi bağlamındaki
gelişmeler yönü ile Gönen’e bakalım. Yörenin, Gönen’e ilk yerleşimin başladığı 2300
yılın öncesinden itibaren bu yana bölgede egemenlik kurmuş belli başlı 10 kültür
döneminden geçtiği bilinmektedir: Bunlar sırasıyla Misya, Lidya, Pers, Makedon,
Roma, Bizans, Selçuklu, Karesi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleridir.
Bu kapsamda
yöre insanının ilgisinin hangi dönemlere yönelik olduğu arandığında Osmanlı’nın
son dönemi ile Cumhuriyet olduğu hemen anlaşılır. Bunun nedeni ise açıktır.
Bilindiği gibi nüfusun büyük çoğunluğu 19. Yüzyıl ikinci yarısı ile 20.
Yüzyılın birinci yarısında Balkanlar, Kırım ve Kafkaslardan göç ederek gelmişlerin
ortaya koyduğu bir etnik bileşimden oluştuğundan tarih konusundaki ilgi de sadece
bu son yüzelli yıllık dönemi kapsamaktadır.
Ancak bu
durumu bir mazeret olarak görmenin ne denli olumsuzluklar yaratacağını bilmek
gerekir. İlkin unutmamak gerekir ki, bir bölgenin bir dönemdeki sahibi olmak bu
durum oranın tarihsel sahipliliğini sağlamaz. Gerçek sahiplilik tarihsel ve
dönemsel sahipliliğin birlikteliği ile oluşacağından böyle bir durum nedeni ile
ortaya çıkmış olan sorun sadece bölgenin en eskisinden başlayarak tüm tarihine sahip
çıkılarak giderilebilir.
Yani Gönenlilik
konusundaki kollektif belleğimizin tarihe olan ilgisini son dönem Osmanlı ve
Cumhuriyet’ten de öte Misyalılara dek sahip çıkacak kadar genişletmeliyiz.
Ancak görüldüğü gibi, göçmen oluşumuzdan kaynak alarak ortaya çıkmış olan
tarihe yönelik kolektif bellek ve buna bağlı olarak oluşan Gönen’in kültürel
tarihine olan ilgimiz sadece son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet ile kısıtlı
kalmaktadır. Yani sözün kısası bizim için Gönen tarihi buraya
yerleşikleştiğimizden itibaren başlamaktadır.
Böylece
diyebiliriz ki, biz aşkın değil içkin bir tarih anlayışını temsilcileriyiz.
Mustafa
Özcan (13 Mayıs 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder